Son Dakika
Reklam
ALEVİLERİN SESİ VE DÜNYASI

Alevilik | Bektaşilik | Ehl-i Beyt | Kerbela | 12 Imamlar

9

Genelkurmay Alevileri 'ne' olarak görüyor?

CAFER SOLGUN* / Genelkurmay’ın Taraf’ın ‘Alevi şehide Sünni tören’ haberine ilişkin açıklaması bir ‘tevil yollu ikrar’dır. ‘Laikliğin teminatı’ diye sırtları sıvazlanan Alevilere yönelik askerin tarifi, Diyanet kökenli tariflerden daha geri. Genelkurmay’ın Aleviliğe duyduğu ilgi, istihbarat raporları ve istihbaratçı yetiştiren derslerle sınırlı.

13 Eylül 2009 Pazar günü Taraf’ın manşet haberine (‘Alevi Şehide Sünni tören’), benzer durumlarda hep olduğu gibi Genelkurmay’dan “yalanlama” değil, ama hukuk dilinde “tevil yollu ikrar” denilen mahiyette bir cevap geldi. 18 Eylül’de yapılan “Basını Bilgilendirme Toplantısı”nda, Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, törenin ailenin bilgisi dahilinde yapıldığını söyledi.

Önce olayı hatırlayalım: 7 Eylül günü Eruh’ta meydana gelen çatışmada hayatını kaybeden askerlerden biri, Jandarma Başçavuş Murat Taş, Amasyalı bir Alevi idi. Ailesi İstanbul Alibeyköy’de ikamet etmekteydi.

Dolayısıyla Murat Taş’ın cenazesi Alibeyköy Cemevi’ne getirilmişti. Tören düzenlenecek ve defnedilecekti. Ama cenaze töreni henüz başlamıştı ki, yanındaki askerlerle “olay yerine intikal eden” bir yarbay, Murat Taş için “resmî cenaze töreni Ataköy’de yapılacak” diyerek, törenin yarıda bırakılmasına neden oldu.

Cemevi dedesi ve toplanan cemaatin şaşkın bakışları altında, Murat Taş için Alevilerin son görevlerini yapmalarına izin verilmeyerek, Taş’ın cenazesi Ataköy Camii’nde aralarında Deniz Baykal’ın da bulunduğu “resmî zevat“ın katıldığı törene götürüldü.

Cemevi dedesi Hüseyin Güzelgül ve Alevi örgütleri, haklı olarak bu olaya tepki gösterdi. Genelkurmay ise, “ailesinin bilgisi dahilinde” demekle yetindi. Ama mesele bununla geçiştirilecek gibi değil...

Öncelikle şunu belirtelim: Hayatını kaybeden bir Alevi yurttaşın cenazesi,kendisinin vasiyeti veya ailesinin istemi doğrultusunda cemevinin yanı sıra camide düzenlenecek bir törenle de defnedilebilir. Aleviler bundan ne rencide olur, ne de gocunur.

Tanınan bir şahsiyet olması bakımından hatırlatmakta fayda olabilir: Geçtiğimiz Mart ayında hayatını kaybeden şair ve söz yazarıYusuf Hayaloğlu’nun cenazesi önce cemevi, sonra da camide düzenlenen törenlerin ardından toprağa verilmişti.

Hayaloğlu’nun yakınları ve sevenleri, her iki yerde düzenlenen törene de katılmışlardı.

Buradaki sorun ise, TSK’nın cemevinde düzenlenen törene fiilen izin vermemiş olmasıdır. “Resmî” törenlerini yine bir camide yapabilirlerdi; ama cemevinde düzenlenen töreni hangi hakla engellediler?  

TSK Alevileri “nasıl” görüyor?

TSK, yeri geldiğinde “laikliğin güvencesi” diyerek sırtlarını sıvazladığı Alevilerin inanç ve ibadetlerine, kimlik ve değerlerine ne denli saygılı? Murat Taş olayı, tipik bir “ayrımcılık” örneğidir ve vurgulamak gerekir ki, “münferit” bir olay değildir; bir anlayışın tezahürlerinden sadece biridir.

Üstelik bunun “belgesi” de var!

Ergenekon dava dosyalarında yer alan “gizli” ibareli belgelerden biri, “Alevi Örgütleri/Azınlık ve Misyonerlik Faaliyetleri” başlığını taşıyor.

Ege Ordusu İstihbarat Başkanlığı tarafından hazırlanan bu raporda yer alan görüşe göre, “cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasını talep eden Alevi örgütleri” AB sürecini “istismar” ediyorlar!

Bu “istismar” tesbitinin gerekçesi ise, AB Komisyonu’nun Kasım 1998’de yayımlanan Türkiye hakkındaki İlerleme Raporu.

Bu raporda Aleviler için “Sünni olmayan Müslüman azınlık” tanımı kullanıldı. “Azınlık” tesbitine en başta Alevi örgütleri tepki gösterdi.

Ancak Alevi örgütlerinin tepkisi bir yana, Ergenekon soruşturmasının 227 nolu klasörünün 211, 241 ve 284. sayfalarında yer alan söz konusu rapor, Alevi örgütlerini ve bu örgütlerin çalışmalarına destek veren Alevileri, “cemevlerini kilise, sinagog ve camilerle eşit statüye kavuşturulmasını” talep etmekle, “AB sürecini istismar ediyorlar” suçlamasına maruz bırakıyor...

Buradan anlaşılan odur ki, Aleviler Genelkurmay’ın gözünde “azınlık” bile değillerdir. Peki nedirler?

Bu sorunun da cevabı var.

Bunun için de Genelkurmay Başkanlığı Silahlı Kuvvetler İstihbarat Okul Komutanlığı’nın “ders notlarına” bakmamız gerekiyor. Dikkat edin: İstihbarat Okul Komutanlığı...

Zaten Alevilerin “normal” bir derse konu olmaları, Cumhuriyet tarihi boyunca söz konusu olmamıştır. Onlar daima “istihbarat” raporlarının konusu olagelmişlerdir.

Bu “ders notlarında”, “istihbarat subayı” olarak yetiştirilen öğrencilere “aşırı sağ faaliyetler, aşırı sol faaliyetler, sol ve sağdaki cemaatler, dernekler, vakıflar, siyasi partiler, medya organları, şirketler ve terör örgütleri” hakkında bilgiler veriliyor.

Aleviler de “gizli” ibareli bu notlar içerisinde yer alan konu başlıklarından biri.

Genelkurmay’ın Alevilerle ilgili bir “tarifi” var ve o tarif, söz konusu ders notlarında şu şekilde ifade ediliyor:

Günümüzde Şiilikle karıştırılan inanç şekillerinden birisidir. Sünni mezheplerde Hz. Peygamber’den sonra gelen halifeleri ve imamları tanımak ve tâbi olmak esas iken; Alevilikte Hz. Peygamber’den sonra gelen imamlardan sadece Hz. Ali ve onun soyundan gelen imamlar tanınmaktadır.

Bu durum, Aleviliği Sünni mezheplerden ayıran en önemli nedenlerden iken Şiilerle de anlaştıkları tek konudur. Alevilik bir mezhep olmayıp, Sünni mezhepler içinde bir yaşam şeklidir. Alevilik, Şiiliğin katı kurallarına kesinlikle uymaz.

Aleviliğin oluşumu konusunda araştırma yapan bilim insanlarının görüşüne göre; Anadolu Selçukluları döneminden itibaren şehirleşmeye geçen Türk boyları, medreselerin açılması ile kitabı, kültürü tanımış; İslam’ı bu kültürden öğrenip uygulayanlar Sünni olarak, bu kültürü alamayan kırsalda yaşayan Türkler ise İran’ın etkisi ile Alevi (Hz.Ali’yi savunurlar) olarak kalmışlardır.”

Gizli” notların devamı da şöyle: “Alevilik, medrese kültürü olmayan, kırsalda yaşayan eski Gök Tanrı dini ve Şiiliğin etkileri görülen, Hz. Ali’yi sevip bağlananların bir yaşam tarzı olarak tanımlanabilir.”

Burada “çuvaldızı” biraz da kendimize batırmak durumundayız.

Alevi örgütlerinin ve bir bütün olarak Alevilerin “açılım” ve “çözüm” tartışmalarının gündemde olduğu bugünlerde, en büyük ortak hassasiyetlerinden biri, Aleviliğin kendi dışımızdaki birileri tarafından “tarif” edilmesine karşı çıkmalarıdır.

Bu hassasiyetin, tarihi boyunca baskı altında kalmalarından ileri gelen bir anlamı var.

Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, bu tip “tarif” ve “tanımlara” karşı çıkıyor, Alevileri tarif etmenin Alevilerden başka kimsenin “işi” olmadığını savunuyorlar.

Genelkurmay’ın Alevi tariflerini dönüp bir kez daha okuyalım. Diyanet kökenli tariflerden farkı var mı? Yok...

Gözden kaçırılmaması gereken bir husus da, Genelkurmay’ın Alevilere ve Aleviliğe duyduğu ilginin, “aşırı sağ ve sol örgütler, cemaatler” vb. başlığı altında kendisine yer buluyor olmasıdır.

Alevilerin Murat Taş’ı kendi inanç ve ibadetlerine göre defnetmelerine izin verilmemesinin sebeb-i hikmeti, işte bu ayrımcı anlayışın ürünüdür...

* Yazar / cafersolgun@gmail.com

Taraf / herTaraf

Reklam
Siteden Haberler
Sitemize Aşık Mahsuni Şerif ve Aynur Haşhaş'ın Video Klipleri eklenmiştir.Video Kliplere Gitmek İçin TIKLAYIN. Sitemizin Forumu Açılmıştır Tüm Dostları Forumumuza Güzel Paylaşımlarını Bekleriniz..Foruma Üye Olmak Sadece 10 sn Hadi Durma TIKLA Üyemiz Ol. Sitemiz Hakkındaki Görüşlerinizi Z.Defterine Belirtirseniz Seviniriz..
Haftanın Videosu
Haftanın Resmi
Cem Radyo 96.4
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol