Alevilik | Bektaşilik | Ehl-i Beyt | Kerbela | 12 Imamlar
2
Dersimli kızların öyküsü
SEVİLAY YÜKSELİR / SABAH
1938 yılının Dersim'i bugünün Tunceli'sinde yaşanan olayların ardından ailelerinden koparılan kız çocuklarının izini süren yazar ve yönetmen Nezahat Gündoğan çarpıcı öykülere ulaşmış. Gündoğan bu öyküleri belgesel yapıyor
Nezahat Gündoğan... 1937-38 yılları arasında Dersim olarak bilinen bölgede yaşananları ve o dönem onlarca çocuğun devlet tarafından ailesinden, köyünden koparılarak evlatlık veriliş öykülerini araştırmak için yola çıkmış bir Dersimli. Bugün yaşları 80 ile 85 arasında olan 10'dan fazla kayıp kız çocuğuna ulaşan Gündoğan, yaşanılan bu dramı yine o kayıp kız çocukların ağzından kayıtlara geçmek için bir belgesel hazırlıyor. Gündoğan, bizi kırmayarak kamuoyuna sunulduğunda çok ses getireceğine inandığı o belgeselden bazı ipuçlarını SABAH'a anlattı.
Nereden geldi bu belgeseli hazırlamak aklına?
Köken olarak Dersimliyim. Hep 1938 ve sonrasına dair trajik hikâyeleri dinleyerek büyüdüm. Yaşadığımız ülkede insanların yazılmayan tarihlerine karşı bir duyarlılığım var. Dersim tarihi üzerine bir çalışma yapıyorum yaklaşık üç senedir. Ancak benim filmimde esas üzerinde durduğum bu tarihsel süreci başlı başına ortaya kurmak değil, bir arka planı anlatmak. Üzerinde asıl durduğum konu 1938'de katledilenler, sürgüne gönderilenlerin yaşadıkları dramları dışında bir de o dönem çocukların yaşadığı dramlar. O dönem aileleri öldürülen ya da ailelerinden zorla alınan çocuklar. Özellikle de kız çocukları. Bunları anlatmak istiyorum.
Kayıp çocukların öykülerini anlatacaksın yani...
Kayıp değiller aslında. Araştırmamda bu çıktı ortaya. Hepsi o dönemde devlet tarafından kayda alınmış ve kaybolduğu sanılan o çocukların özellikle rütbeli asker ailelerinin yanlarına evlatlık olarak verildiği çıktı ortaya. Ben bu belgesel için yola çıkarken bunun birkaç çocukla sınırlı olduğunu sanıyordum. Ancak gördüm ki birkaç değil, onlarca çocuk. Belki de yüzlerce...
Devlet kayda almış derken ne demek istiyorsun?
O çocuklar hangi askerin himayesine verilmiş ise dönemin yetkili kurumları bunu kayda geçirmiş demek istiyorum. Çok enteresan bununla ilgili bir belgeye bile ulaştık. Dersimli İsmail Koç, o katliamdan 3 yıl sonra yani 1941'de hem kendi kızı hem de kardeşinin kızının izini sürmek için yola çıktığında, yetkili makamlara başvurduğunda kendisine bir belge veriliyor. Dönemin Salihli Kaymakamı imzasıyla İsmail Koç'a yazılı olarak deniliyor ki; "Aradığınız kızlar Yarbay Münip Yılmaztürk'ün nezaretindedir."
Çok ilginç. Peki sonra ne oluyor?
Sonrası çok tuhaf. İsmail Koç, yanında bir güvenlik görevlisi ile birlikte o yarbayın evine gidiyor. İstanbul Bebek'teki. Yarbayın eşi, "Eşim evde değil. Şu an müsait değilim. 3 gün sonra gelin" diyor. 3 gün sonra gittiğinde ise kafası kazıtılmış, başka iki kız çocuğu çıkarılıyor karşısına. "Bunlar benim aradıklarım değil" diyor. Yarbayın eşi ise, "Bizdekiler bunlar" deyip, kapıyı kapatıyor. Dersimli İsmail daha sonra yine iz sürmeye çalışıyor ama muvaffak olamıyor. İşte belgeselin ana konusu da bu bulunamayan iki amca kızı ile bulunan bir başka amca kızlarının öyküsünü tüm dramıyla gözler önüne seriyor.
Bulunan amca kızlarının öyküsünü anlat bize biraz...
Bunlardan biri Samsun'da bir asker aileye evlatlık verilmiş. Aklı eriyor olan bitene. 10 yıl sonra ailesini bulmak için yola çıkıyor ve buluyor onları. Diğeri ise şu anda Adıyaman'da yaşıyor. O da ailesini 65 yıl sonra buluyor. Filmde ve daha sonra kitaba dönüşecek bu öyküleri onların ağzından çok daha detaylı öğreneceksiniz. İnanılmaz dramlar var bu öykülerde.
Sadece kız çocukları mı var belgeselinde.
Evet. Ne yazık ki sadece kız çocukları. Bu bir devlet politikası çünkü. Röportaj yaptığım bir kadına, "Niye sizi evlatlık verdiler?" diye sorduğumda, "Hükümet kararıydı bu" dedi. Benim üzerimde durduğum en önemli konulardan biri bu.
O zamanki devletin bu kararındaki niyet neydi?
37-38'de neler yaşandığı bir parçası olarak dedim ya çeşitli projeler geliştirildi. Şimdi o süreçte "Ulus yaratma da, dil ve kültür birliği yaratma da" önemli konulardan biri de özellikle kız çocuklarının yetiştirilmesiydi. Evlatlık olarak kızlar verilmiş. Verilemeyenler için de Elazığ'da Sıdıka Avar adlı bir öğretmenin öncülüğünde bir kız enstitüsü kurulmuş. Kız çocukları oraya gönderilip bunlara Türk kültürü öğretiliyor. Avar kendini misyoner bir Türk öğretmeni olarak tanımlıyor. Tek amacı da Türk dilini ve kültürünü o bölgedeki kızlara aşılamak ve öğretmek.
DERSİMLİ İSMAİL KOÇ'A VERİLEN EVLATLIK BELGESİ
1938 olaylarından 3 yıl sonra kızının ve yeğeninin izini süren İsmail Koç'a dönemin Salihli Kaymakamı Necati Vardar tarafından verilen yazıda aynen şöyle deniliyor: Kazamızın tatarislam köyüne yerleştirilen tunçeli göçmenlerinden hüseyin oğlu İsmail koçun İstanbul da bulunan yarbay münip yılmaz türkün nezdinde bulunduğu anlaşılan kız çocuklarını alıp gelmek üzere Dahiliye vekaletinin emirlerine atfen Manisa valiliğinin emniyet müdürlüğünün ifadesine 1/2/941 gün ve 3/1 D.41/137 sayılı emirleri mucibince mazereti tahakkuk etmiş bulunmasından İstanbul ve Zonguldağa gidip gelmek üzere 15 gün mezuniyet verilmiş olduğuna dair vesikadır. 5/2/941
YILLAR SONRA AİLELERİNE KAVUŞTULAR
Huriye ve Fatma (solda) amca torunları. Aynı köyde dünyaya geldiler. Çocukluklarının ilk yılları birlikte geçti. 1938 harekâtıyla ailelerinden ve köklerinden koparıldı. Harekâtı yönetenler tarafından Huriye Samsun'da, Fatma ise Malatya'da rütbeli askerlere "evlatlık" verildi. Huriye 10 yıl, Fatma ise 65 yıl sonra ailesine kavuşabildi.
Eski Genelkurmay Başkanı Orbay iki Dersimli kızı evlat edinmiş
Neden özellikle kız çocukları?
Çünkü şu mantığın yön verdiğini düşünüyorum. İsmet İnönü'nün hazırladığı Kürt-Doğu raporlarında da özellikle "Dil birliğini, kültür birliğini, ulus birliğini yaratmak zorundayız, onun için de aile çok önemli. Aileyi de var eden kadındır" deniliyor. Dolayısıyla yeni kuşakların da iyi Türk olarak yetişmesini sağlamak anlamına geliyor.
Bize vereceğin bir örnek var mı?
Olmaz mı? Mesela 38 harekâtını yöneten Kazım Orbay. Eski Genelkurmay Başkanı. Belgeselde ulaştığımız örneklerden biri o mesela. Orbay'ın bir erkek çocuğu var. Ona rağmen iki Dersimli kızı evlat edinmiş. Daha doğrusu besleme olarak almış yanına. Çünkü nüfusuna geçirmemiş.
Bulabildin mi onları?
Evet kimsenin bilmediği bir gerçekti ne yazık ki bu. Biri 13-14 yaşlarında, diğeri 6-7 yaşlarında aynı köyden iki kız. Kızlardan biri konuşmak istemedi.
Ailelerinden nasıl koparılmış ve evlatlık verilmişler?
Ondan fazla kişiye ulaştım. Ve hepsinin ortak noktası şu öykülerinde. Mesela bu çocuklar Elazığ'da toplanıyor. İlk etapta saçları kazıtılıyor, elbiseleri değiştiriliyor ve medenileştiriliyorlar. Bunlar birbirinden bağımsız dinlediğim öyküler. Sonra da merkezi bir yerde toplanıp ya bir okulda toplanıyorlar ya da askerinin denetiminde olan bir yerde oradan da Türkiye'nin değişik illerine ailelerin olduğu yerlere dağıtılıyorlar.
Genelkurmay'ın elindeki bilgi ve belgeleri paylaşmasını isteriz
Belgesel ne zaman izlenecek?
Çok kısa bir zaman sonra. Kaba montajını yaptık. Film bitince kitabı yazmaya başlayacağım.
Amaç kayıpları bulmak mı?
Tabiii ki değil. Benim de, bu filme destek olan akademisyenlerin de asıl amacı Türkiye'nin karanlıkta kalmış, üstü örtülmüş bilinmeyen tarihin aydınlanmasını sağlamak. Bu bir yüzleşme aslında.
Yetkililerden istediğin bir şey var mı?
Onlara bir mesajın. Bir kere en başta Genelkurmay'ın elindeki bilgi ve belgeleri bizimle paylaşmasını isteriz. Hala bulunamamış onlarca kişiye ulaşmak ve onları aileleriyle kavuşturmak için Genelkurmayın desteğine ihtiyacımız var. Ve eğer ki demokratik açılım konusunda samimi ise yetkililer bu belgeleri açıklamaları lazım. Bu evlatlıklar artık 80'li yaşlarda. Bunları eski kültürüne mi döndüreceksin? Mümkün değil ama en azından nereden geldiğini, neler yaşadığını görmesi ve hayata gözlerini yummadan rahat bir nefes alması sağlanır bu açılımla.
Kenan Evren'in eşi de Dersim evlatlığı mı?
Çok ilginç isimler var mı Dersim kayıplarından olduğu iddia edilen?
Var elbette. Ama daha araştırma halindeyim.
Mesela?
Mesela Kenan Evren'in eşi Sekine Evren'in de bir evlatlık olduğu iddia ediliyor. Bu konu üzerinde Dersim kökenli olup başka yerlere göçmüş olan birçok insanla yaptığım röportajlarda karşıma çıkan iddialardan biri de bu. Ama sadece bir iddia. Araştırıyorum. Henüz, "Evet böyledir" diyecek bir noktada değilim. Ancak ulaştığımız bazı bulgular bu iddiayı güçlendiren nitelikte.
Bizimle paylaşır mısınız?
Bu konuda şimdi çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü bu önemli bir iddiadır ve üzerinde durulması gereken bir şeydir. Bir şehir efsanesi de olabilir. Ancak Sekine Evren'in kendi kızları Sakine olduğunu iddia eden ailenin büyükleri yaşamıyor. Bir dönem bunu araştırmışlar da. O dönemde gündemlerinde olan bazı bulgulardan hareketle söylüyorlar. Sakine'nin Manisa Alaşehir'de bir tüccara evlatlık verildiği duyumunu o dönem almışlar. Çünkü o dönem çocukları kayıp olan aileler o çocukların izlerini sürmeye kendi olanakları ile ki o koşullarda yine devam ettirmeye çalışmışlar. Ben de yine onların elindeki bulgulardan yola çıkıp iddiayı araştırıyorum. Ama tabii söz konusu kişi Kenan Evren'in eşi olunca araştırmada yol almak da zor oluyor.
BİR ARADA TUTULMADILAR
Dersim'den sürgün edilen birçok aile Manisa ve civarında mı konuşlandırılmış peki?
Türkiye'nin her bir yanı ama özellikle Türk yerleşim bölgeleri. Kütahya, Aydın, Uşak, Manisa ve civarları bunların arasında. Zaten sürgüne gönderilen aileler parçalanarak gönderiliyor. Biri diyelim Samsun'a Amasya'ya gönderiliyor, diğeri Konya'ya gönderiliyor. Ya da her köye ancak iki aile olabilecek şekilde plan yapılıyor. Onların sayıları belirlenmiş. Buradaki politika da yine aynı mantık; "Bunlar bir arada olduğu sürece yine dillerini, kültürlerini yaşatmaya devam edecekler. O nedenle ayrı tutalım" kafası. Ve sürgün edilenler özellikle Türk köylerine veriliyor ki oradaki asimilasyon hızlı bir şekilde yaşansın. İşte o süreçte kayıp olan Sakine'nin de Alaşehir'de evlatlık verildiği iddia ediliyor. Ailenin esas büyükleri yaşamadıkları için bu iddiayı devam ettirenler var. Şu an çok açıklamadığım benim de araştırmalarım sonucunda bu verileri güçlendiren bulgular var ama açıkçası daha olgunlaşması gerekiyor.
SEVİLAY YÜKSELİR / SABAH