Alevilik | Bektaşilik | Ehl-i Beyt | Kerbela | 12 Imamlar
6
Taş atana ölüm, Sultan Selim ve Aleviler...
Mehmet ALTAN / STAR
Yazıyı tasarlamaya başladığımda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan havadaydı, yazıya oturduğumda Esenboğa’da basın toplantısı yeni başlamıştı.
Alman seçimleri devam ediyordu.
Kebaplarıyla ünlü Adana’nın Yüreğir İlçesi’nde ele geçirilen, satılmaya hazır 200 kilogram eşek eti ile kesilmek üzere bekletilen 41 eşek, sadece “Saray”dakilerin yaşamını konuştuğumuzu ama neler yediğimize asla aldırmayıp, kendimize gönüllü “tebaa” muamelesi yaptığımızı belgeliyordu. Kim bilir yediklerimiz arasında “ele geçmeyen” neler var?
Kendisine verilecek ödülü almak üzere İsviçre’ye gelen ünlü yönetmen Roman Polanski’nin ABD tarafından 1978’de çıkarılan tutuklama kararı nedeniyle Zürih polisince gözaltına alınması, İsviçre’nin “evrensel” anlamdaki hukuk titizliğini gösteriyordu.
Karargâh Evleri soruşturmasını yürüten Askeri Savcı Albay Ahmet Zeki Üçok ile birlikte sahte çürük raporu hazırlamakla suçlanan ve aralarında 1 emekli binbaşı, 2 emekli astsubay, Hasdal kışlasında görevli 2 sivil memur ve 3 hayat kadınının da bulunduğu 12 kişinin Organize Suçlar Şubesi’nde sorgusu tamamlanmıştı.
***
Ergenekon iddianamesinde de yer alan ve Karargâh Evleri soruşturmasının emanet edildiği Albay Ahmet Ziya Üçok’un “yağma”, “azmettirme”, “askeri işlemlerde usulsüzlük”, “askere gitmeden alıkoyma” ve “organize suç örgütü üyesi olmak” suçlarından tutuklanmış olması, ister istemez birçok soruya yol açıyordu.
Üç ay önce teknik takibe yakalanan ve yargı sürecinde tutuklanan Albay’ın, “ordu içi bir denetimin” nasıl bunca uzağında kalabildiğini anlamak kolay değildi.
***
Askeri Savcı Albay Ahmet Zeki Üçok ile ilgili bu soruları...
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, taş atan kalabalığa yedi kurşun sıkarak bir kişinin ölümüne neden olan askere, “bölgenin de özellikleri” gerekçesiyle ceza verilemeyeceğine hükmettiğini anımsayınca, anlamsız buldum.
Yerel savcılık, yerel mahkeme, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin “ölen kişi, saldırganlar arasında değildi” tespiti de...
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, sanığın “havaya doğru değil, öldürücü biçimde hedefe ateş ettiğinin” kanıtladığını vurgulaması da fayda etmedi.
Yargıtay’ın içtihat niteliğindeki bu kararına göre, bundan böyle kalabalığın silah ya da bıçağa sahip olmadığı, taşlı saldırıda bulunduğu olaylarda, benzer bir korku ve telaş yaşayan güvenlik görevlisinin açtığı öldürücü ateş, ceza nedeni sayılmayacak.
İsteyen istediğini vuracak...
***
“Güvenlik güçlerine taş atan vurulabilir” kararıyla, taş atanları vurmanın cezadan muaf hale geldiği ülkemizde geçen hafta, gazetelerin ilk sayfalarının birinde, “Yavuz Sultan Selim Anadolu’da kırk bin Alevi’yi öldürtmesiyle biliniyor” cümlesine rastladım.
Bu topraklardaki geçmişin izlerini irdelemeden, bugünü pek de fazla çözemeyeceğimize olan inançla, “Sultan Selim kaç bin Alevi’yi kesti?” başlıklı bir yazı yazdım.
Çok fazla mesaj aldım.
Mesajı çok doğru kavrayan büyük çoğunluk yanında, geçmişimizden ansiklopedik düzeyde bile haberdar olmayanlarla, olduğunu sananlardan bazılarının da, bu topraklardaki “şiddet” olgusunu değil, inanç haline getirilmiş taraftarlığın fanatizmini seslendirmeyi uygun bulduğunu gördüm. Hâlbuki irdelemek yerine tarihi tabulaştırmak, bizi önümüzü göremez hale getirebilir.
***
Bugünü, düne dayalı bir perspektiften algılamak isteyenler Ana Britannica Ansiklopedisi’ndeki “Selim I” maddesine bakmakla işe koyulabilirler:
“Cephe gerisinde düşman bırakmamak için Şeyhülislam Ali Cemali Efendi’den aldığı fetvaya dayanarak Anadolu’da kırk bin dolayında yetişkin insanı öldürttü” cümlesinin sakin bir şekilde, bağırıp çağırmadan, sövüp saymadan, fanatizme esir düşmeden, taraf olmadan, sadece “şiddet” etrafında kalarak yeniden bir değerlendirilmesi mümkün olacak mı?
***
Bunu yapamayanların, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun geçen hafta aldığı ve içtihat haline getirdiği “taş atan vurulabilir” kararındaki yaklaşımını da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde en çok mahkûm olan ülke olduğumuzu da anlaması kolay değil.
Tabii hedef, “evrensel hukuk kurallarına uygun” vicdanlı bir devlet ve toplum yaratmak ise...
Yoksa din, ırk ve mezhep üzerinden fanatizm en kolayı...
Mehmet ALTAN
mehmetaltan@stargazete.com
STAR