Alevilik | Bektaşilik | Ehl-i Beyt | Kerbela | 12 Imamlar
Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?Forum - Diğer Ocaklar
Burdasın: Forum => Alevi Dedeleri - Pirleri - Ocaklar => Diğer Ocaklar |
|
Dost (şimdiye kadar 24 posta) |
Seyyid battal gazi ocağı Halkın Kemal Dede dediği Amasya-Merzifon ilçesi Oymaağaç Köyündeki Kemal Gazi Dede Türbesi ve Cemevini 21 Ağustos 2001 Salı günü; Karatepe Köyünden Kemal Erikçinin minibüsü ile bizi götürmesiyle ziyaret olanağı bulduk, kendisine bu hizmetinden dolayı Hakk Erenlerinin yardımcı olmasını niyaz ederim. Oymaağaç Cami duvarında bulunan mezartaşındaki yazıyı okuması için arkeolog Dr. İsmail Kaygusuza gönderdim, özetle o da şöyle demektedir: Metin geç Bizans Grekcesiyle yazılmış. Ölen Karos adlı kardeşleri için, iki kardeşe bir mezar yaptılmıs. Karos kardesler; Magnos ve Roteilos anısı nedeniyle bu mezar taşını dikmişler. Sonundaki tahmini olarak tamamladığımız tarihleme formülü doğruysa 15. yüzyıla ait bir Osmanlı Rum vatandaşın mezar yazıtı... Oymaağaç Köyü Çeşmesinin başında da kocaman bir taşa haç yapılmış. Bu taş muhtemelen Rumlardan kalmadır. Balgöze (Emert) Köyüdeki kaya arasındaki Su Gözesi de bir ziyaret mekânıdır. Atatürkün Kızılkoca Ocağından olduğunu Gümüşhacıköy ilçesi merkezinde bir dede tarafından bize söylenmiştir ki, bu durum çok ilginçtir. Daha önce yaptığımız. Merzifon-Gümüşhacıköy ve çevresindeki köylerdeki tekke, zaviye, cemevi, ziyaret ve adak yerleri ile ilgili araştırmalarımın bazılarını Cem, Karacaahmet Sultan ve Yol dergilerinde yayınlandı.[1] [2] [3] [4] [5] Merzifonlu Piri Baba Tekkesi ile Kemal Gazi Dedenin ilişkilerini ve de Piri Babanın Ahilik ve Bektaşilikle ilişkisini yazımda irdelemiştim.[6] Burhan Oğuz da Kemal Gazi Dedenin kerametleri için şunları yazmaktadır: Kemal Baba; Merzifon Sarıbuğday (Türnük) Bucağı Oyma Ağaç Köyündeki yatırına, sarası olanlar ve bir şey kaybetmiş olanlar adak adamaya giderler... Bu yatırdan cevher (toprak) alma ve suya konularak içme ve hastalık iyi etme gibi davranışları görüyoruz...[7] Battal Gazi Ocağı Alevilik ile ilgili bilgiye sahip olanların bildiği üzere, Seyyid Battal Gazinin Eskişehirde türbesi ve dergâhı bulunmaktadır. Battal Gazi Ocağından Dedeler hem Eskişehirde hem de Amasyada bulunmaktadır. Amasya Merzifon, Sarı, Oymaağaç, Balgöze (Emert) Köyü ve Merzifon - Nusratiye (Tekke) mahallesinde bu soydan gelen dedeler bulunmaktadır. Bizde bu yörelerde incelemelerde bulunduk. Baki Öz[8] [9], Murat Küçük[10], Yağmur Say[11] Seyyid Battal Gazi Külliyesi, Dedesi, Söylencesi, Kimliği ve Edebiyattaki Yeri hakkında makaleler yazmışlardır. Anadoludaki İlk Alevi Ocağı; Seyyid Battal Gazi Ocağı Sultan Seyyid Battal Gazinin yaşam serüvenini Battanâme denilen menkıbevi romanların değişik tarihlerde yirmi civarında müellifin, manzur ve mensur destansal yazdıkları eserlerden öğrenmekteyiz. Battalnamelerde Tip ve Motif Yapısı üzerine doktora tezi veren, Hasan Köksal; Battal Gazi Destanının bölgesel çerçevesini şöyle çizmektedir: Her destan, çekirdeğini meydana getiren tarihi olaylar zincirinin teşekkülünden en az 500 yıl sonra ortaya çıkar. Malatya Emiri Ömerin ölümüne kadar (863) süren, Malatya Emirliğinin en parlak devirlerine ait Arap-Bizans çatışmalarının akisleri, Battal Gazi destanınındaki tarihi olayların en önemlilerini temsil etmektedir. Destanın coğrafyası; Malatya merkez olmak üzere, Amasya, Kayseri, Ankara, İstanbul, Fırat Boyları, Tarsus, İskenderun, Suriye, Kıbrıs ve tam mevkileri üzerinde kesin bir tayine varamadığımız birçok yer adlarını içine alan yakın doğudur. Destanın son kısmına doğru, Çin, Maçin, Kaf Dağ ve masal alemini dolduran harkülade yerler büyük bir epizodu meydana getirmektedir.[12] Seyyid Battal Gazi'nin Pavlikianlar döneminde yaşadığını kaynaklardan bilmekteyiz. Avasım bölgesi denen Bizans-Arap sınır hattında; özellikle Malatya ve Sivas arasındaki dağlarda göçebe olarak yaşayan ve hayvanlarının ürünü ile geçimlerini sağlayan, çoğu zaman müslümanların yanında, hıristiyanlara karşı savaşan Pavlikienler yaşamaktaydılar.[13] Seyyid Battal Gazinin 740 yılında Emevilerle Bizanslıların arasındaki mücadelede Akroinon (Seyyid Gazi İlçesi)'da şehid düştüğünü destanlardan öğrenmekteyiz ki, ölüm tarihi gerçekçi değildir. Elliyi aşkın Battal Gazi yaşam öyküsünde doğum ve ölüm tarihleri çelişkilidir. Anlatılan tarihsel olaylara denk düşmemektedir. Bu nedenle destan ve efsanelerde geçen tarihler, bilimsel tarih metodolojisine uymamaktadır. Malatya tarihçileri Mevlüt Oğuzda Battal Gazinin ölüm tarihini 740 olarak kabul ederek yanılgıya düşmektedir.[14] Hasan Köksal, Malatya (Meliten)de geçen tarihsel kişi tahlillerinden sonra şu kanaate varıyor: Seyyid Battalın yaşadığı çağ, henüz kesinlik kazanmamıştır.[15] Halbuki, İsmail Kaygusuz, Seyyid Battal Gazi, Abbasi Halifesi adına Malatya Valisi Ömer bin Abdullahın da katıldığı Sozopetra (837), Amorion (83 ve daha birçok sınıf savaşlarının kahramanıdır. demektedir.[16] Battalnâmelerden çıkaracağımız tarihsel kesit ile Veli Baba Menakibnamesi[17] şeceresinden, Battal Gazinin yaşadığı çağ belirlenmektedir. Tahmini olarak 8. yüzyıl ile 9. yüzyıl arasındaki 150 yıllık bir dönemi kapsamaktadır ki; Battal Gazinin 150 yıllık bir ömrü de olasıdır. Bu bölgede uzun ömürlü insanların yaşadığını bilmekteyiz. Seyyid Battal Gazinin efsanevi bir kişilik olduğunu iddia eden ve bunun yanında Türk kahramanı Danişment Gazi olduğunu da ileri sürenlere karşılık; Köksal ve Kaygusuz, onun yaşamış, Ehlibeyt soylu bir şahsiyet, kahraman, Alperen, gazi, seyyid olduğunu belirtmektedirler.[18] Seyyid Battal Gazinin soy şeceresini, değişik yazılı kaynakları dikkate alarak şu şekilde düzenleyebiliriz: 1. Hz. Muhammed (570-632) / Hz. Hatice (?-619) 2. Hz. Ali (598-661) / Hz. Fatima (608-632) 3. İmam Hüseyin (626-680) 4. İmam Zeyn-el Abidin (658-714) 5. Zeyd eş şehid (?-740da Küfede ayaklanmada şehid edilir.) 6. Hüseyin Züd-Dema (?-?) (diğer adı Hüseyin Zül Ebra) (Kardeşi Yahya 743-4 yıllarında Horasanda ayaklanır.) 7. Yahya el-Ardeşir (762-3 yıllarında İmam Hasanın torunlarıyla ayaklanır.) 8. Muhammed-ül Asgar el-Ardeşiri Vel-Aksasi (?-?) 9. Aliyyüz Zahid-Medeni (Rebi İbni Seyyid Ali elMedenil-Ekber) (8. yüzyılın son çeyreğinde Malatyaya yerleşir. Battal Gazinin Dedesinin Dedesi olup, Anadoludaki eski Seyyid Ocaklarının kurucusudur.) (Cami Hatibidir.) 10. Seyyid Zeyd-i Rabi (?-?) (30 yıl Malatya şehir hatipliği yapar.) 11. Seyyid Ali (?-?) (Malatya Kadılığı yapar.) 12. Seyyid Hüseyin Gazi (Malatya Emiri Ömerin (863/69 ?) ölümü üzerine, Malatya ve civarı Halkının isteğiyle, Malatya Valisi ve Komutanı olur.) 13. Seyyid el-Battal Gazi (Cafer bin Hüseyin) . Isparta-Semirkent-Uluğbey kasabasında türbesi bulunan Veli Baba, Battal Gazinin amcası Hasan Gazinin soyundan gelmektedir. Veli Baba ile ilgili araştırma yapan Mustafa Karatürk ise, Battal Gazinin doğum tarihini 832 olarak belirtmektedir.[19] bu tarihte savaşlara katılan Battal Gazinin en az 15-20 yıl önce doğması gerekir. Yaklaşık olarak Kaygusuzla Karatürk tarihsel olarak aynı kesitte buluşmaktadırlar. M. Karatürk yine bu tarihle ilgili olarak şunları söylemektedir: Battal Gazinin Babası Serdar Hüseyin Gazi 832 yıllarında tamamen bir müslüman şehri olan Malatyada Saraskerlik yaparken (kardeşi Hasan Gazinin de), Eğridir, Uluborlu, Eğriderede bulunan İtgar şehri, Sakviran şehri Eşşek Hisarı Kalelerinin Rumlardan alınarak Türkleştirilmesinde çok büyük fedakarlıklarda bulunup şehid düşüp, bugünkü türbenin bulunduğu yere defnedildiğine göre, köyün (İlegüp, Uluğbey) o zamanlarda kurulmuş bir Türk köyü olduğu ve bir Türk kahramanı olan Hasan Gaziyi bağrına bastığı kesindir.[20] Emeviler devrinde, Mevali denen Arap olmayan kölelerden bir ordu teşkil ettirilir.. Emevi Devleti yıkıldıktan ve onların yerine kanlı bir ihtilal ile Abbasiler iktidara geldikten sonra durum süratle Türklerin lehine olarak değişmeye başlar.. Abbasi devletinin gerçek kurucusu Halife El-Mansur (754-775)dan itibaren durum tedrici bir şekilde Türklerin lehine olarak değişmeye başlamış ve Türk nüfusu kısa zamanda büyük mesafeler katetmiştir. Türk asıllı komutan ve askerlerin sayıları yükselirken, diğer taraftan da hükümet ve idari kademelerde, hatta edebi sahalarda boy gösteren Türkler kendilerini kısa zamanda kabul ettirerek bir varlık haline gelmişlerdir.. Genellikle yazarlar Türklerden müteşekkil ilk ordu birliklerinin Abbasiler devrinde El-Mutasım (833-842)ın büyük himmet ve gayretiyle kurulduğunu yazmaktadırlar. Halbuki, Türklerin gerek Hilafet merkezlerinde muhafız, gerek Arap ordularında bir takviye gücü olarak istihdam edilmeleri, Emevilerin ilk devirlerine kadar uzanmaktadır.[21] Mutasımın muazzam ordusu 837 yılında Amadolunun önemli merkezlerine büyük seferler düzenler. Bizans İmparatorunun komuta ettiği orduyu yenerek, Ankarayı işgal eder.[22] Battal Gazinin babası Hüseyin Gazinin Mamuriye (Ankara) kalesi ve şehrini işgal eden Arap ordusuyla birlikte (837) yılında savaşmış olabilir, ama bu savaşta şehid düşmediği kesindir. Çünkü Malatya Valisi Ömerin şehid edilmesinden (863 / 69 ?) sonra halkın isteğiyle Hüseyin Gazi Vali olur. Demek ki, Hüseyin Gazi bu tarihlerden sonra Ankaraya düzenlediği bir akında şehit olur. Destana göre Hüseyin Gazinin bu taarruzda başı kesilir, kesilen başını koltuğunun altına alarak Ankaranın 1,5 saat doğusundaki bir tepeye götürmüş ve orda ölmüştür (Mamak). Daha sonra burayı türbe ve tekke yapılarak ziyaretgâh olur. Gerek Hasan Gazinin Isparta yöresine düzenlediği akın, gerekse Hüseyin Gazinin Ankara kalesine taarruzu; Pavlikian ordularıyla birlikte yapılmış olasıdır. Bu savaşlarda yenik düşerek ikisi de şehit olmuşlardır. Daha önceki Bizansa yönelik Malatya merkezli saldırı hareketlerini Halife Mutasım adına Türk komutan Afşin yönetmiştir. Bizans İmparatoru Theophilos (829-842)un ordularını yenen Türk komutan Afşinle birlikte Battal Gazi ve babası ile amcasınında savaşta komutan olarak görev aldıkları kanaatindeyiz. Çünkü Battalnâmelerde, 20 yıl boyunca iki Abbasi Halifesinin ordularını yenen ve Bağdatı tehdid eden Babeki, Battal Gazinin öldürdüğünü belirtmektedir. Şeyh Hasanlı Ozan Kul Hüseyin, Battal Gazi Destanı adlı altı dörtlük şiirinde Babikin gözünü oydu çıkardı demektedir ki, destan ve şiirde anlatılan Babek Olayı ile Battal Gazinin bir ilgisi yoktur. Türk komutan Afşin, Babeki yakalayarak 837 yılında astırmıştır. Abbasi ordusu içinde güçlenen Afşinini de Halife kendisine rakip gördüğünden 838de ortadan kaldırmıştır. Babek ordusunda çok sayıda Türkün olması ayrıca halife ordusundan Noktay Komutasında yirmibin Türkün katılması ve bu Türk askerler bir bölümünün, Bizans ordusuyla birlikte, Sozopetra savaşında Arap ordusundaki Türklere ve Battal Gaziye karşı savaşmaları, Battalnâmeye ve şiire Babek olayı girmiş olabilir. Çünkü iki tarafda da çarpışan Türklerdir ki söylencelerin çoğu birbirine karıştırılmıştır. Bu Türklerin çoğunluğu Malatya bölgesine yerleşerek Pavlikianlarla karışarak, İslamın Heterodoksi yanını seçerek, Battal Gaziyi de Veli bilip Pir kabul ederek Cem eylemişlerdir. Abdulvehhab Gazi Taberi ve İbn Kesir, Battal Gazinin silah arkadaşı Abdulvehhab bin Buhdın yapılan bir muharebede 113 (731) yılında öldüğünü belirtmektedirler. Sivas ve Malatyada mezarının bulunduğunu kaynaklar belirtmektedir. Efsaneye göreyse Abdulvehhab, Hz. Muhammedin ölümünden 200 sene sonra (832) peygamberin mektubunu ve ağız barını (tükürüğü, Battal (Cafer) Rumlara karşı savaşlarda kahramanlık ve secead gösterdikten sonra verir ve Gazi ünvanını da alır. Söylenceden şu sonuçları çıkarabiliriz: · Birincisi, Abdulvehhab Gazinin ölüm tarihi 831 / 2 olabilir. Aynı zamanda Battal Gazinin de doğumu ya da önemli bir savaştan Malatyaya dönüş tarihidir. · İkincisi, Battal Gazinin soyunun 200 sene öncesinde Hz. Muhammede eriştiğini ifade etmektedir. · Üçüncüsü, Battal Gazinin ölüm ve doğum tarihleri kesin olarak belli olmadığından; Malatya ve çevresindeki 200 yıllık halk hareketlerine Battal Gazinin kişiliğinde ifade edilmektedir. Battalnâmede anlatılanlar daha geniş tarihi kesiti ifade etmektedir. Bir başka deyişle Battal Gazinin mücadelesinde Pavlikian Hareketinin savaşlarını, direnişlerini ve destanlarını görmekteyiz. Battalnâmede geçen tiplerin çoğu Hıristiyan iken Müslüman olup Battal Gazinin arkadaşı olurlar. Malatyada türbesi bulunan Ahmed Turan, Rum asilzadesidir. Şemmas Pir, Mamuriye (Ankara) yakında bir manastırda ruhbandır. Eflahun, Ankara Beyinin saray erkânındandır. Rabi, Kayser Arakilin oğludur. Kaytur Sasani, Feliycan adlı Hıristiyan şehrin padişahıdır; Müslüman olur. Fırat kenarında bir şehri imar ederek Kayturabat koyar. Ve kavmini buraya yerleştirir. Amasya Kayserinin kızı Mah Piruzda Müslüman olur. Gülendam, Harcın kalesi komutanının kızıdır. Aden Banu, Hıristiyan beyinin alp ruhlu kızıdır. Ketayun, bir başka Kayserin kızıdır. Battal Gazi böylesi asil yüzlerce Hıristiyanı Müslüman etmiştir. Battalnâmelerde Fırat boyları kaleleri de geçmektedir ki Battal Gazinin yaşam öyküsü, Pavlikianların serüvenleridir. Battal Gazinin Rumca bilmesi, İncili ezbere okuması, yüksek dini bilgiye sahip olması, yerel halkların törelerini bilmesi onun kılıktan kılığa girmesine neden olur. Bunun diğer anlamı da şudur; Kapadokyadan Dersime kadar olan bölgedeki köylü halkla iyi ilişkide olup onları beylere ve aristokratlara ve kiliseye karşı ayaklandırmasıdır. Arguvan köylerinde 1968-80li yıllarda Ketayun adlı yaşlı kadınlara rastlardık. Battal Gazi destanında geçen erkek adlarına Malatya bölgesinde Alevi ve Sünnilerde çokca rastlanmaktadır. Hamile kadınların türbe ziyaretlerine gidildikten sonra, doğan oğlan çocuklarına da bu adlar verilmektedir. Abdulvehhab Gazi Türbesi'ne yaptığım ziyarette, kadınların ovuktan aldıkları kemiklerden doğacak çocuklarının cinsiyetini belirlediklerine müşahade ettim. Darendeli olupta, Malatya Söğütlü Cami çarşısı dükkanlarından birinde konfeksiyonla işitigal eden Babek Kılıç ismi 1980 öncesi dikkatimi çekti; kendisine sorduğumda dedesinin koyduğunu; ne anlama geldiğini bilmediğini söylemiştir. Muhtemelen tarihsel olarak Darende yöresine yerleşen Türklerin Babek isyanıyla ilişkileri olabilir. Battal Gazi, Sarı Saltukun mitolojik ilişkisi; Aşkar adlı attan gelmektedir. Battal Gazinin atı Div-zade Aşkarın Ab-ı Hayat suyundan içtiğinden ölümsüzleşir. Adem aleyhisselamdan beri yaşayan atı, Allah önce Hz. Hamzaya daha sonra Battal Gaziye gönderir, bilahire Sarı Saltuk binicisi olur.[23] Bazı tarihçiler Sarı Saltukun asıl adının Muhammed (Mehmet) Buhari olduğunu, Ahmed Yesevinin Halifesi ve Hacı Bektaş-ı Velinin Pirdaşı olduğunu, 1264 yılında hakka yürüdüğünü belirtmektedirler. 1250li yıllarında Sarı Saltuk Balkanlara giderek tasavvufi görüşlerini Hıristiyanlar arasında yayar ve azizleşir. Tatar ve Türkler arasında da İslami / Bektaşi düşüncesi kabul edilir. 1263 yılında Sarı Saltuk, Türk kolonisiyle Romanyanın Dobruca bölgesine yerleşir. Dersim bölgesinde Sarı Saltuk ocağı vardır ki muhtemelen Sarı Saltuk bu yöreden Rumeliye gitmektedir. Pavlikianların yukarı Fırat bölgesinden Bizanslılarca zorla Balkanlara iskânı bu tarihsel bağı güçlendirmektedir. Balkan Pavlikianları Bogomillik adıyla devam etmiştir ki, Heterodoks olan bu cemaat Sarı Saltukun müridleri olarak Heterodoksi İslamiyet olan Bektaşiliği seçmişlerdir. Sarı Saltuk Anadoluya gelişinde Dede Garkın veya Baba İlyasa intisap etmiş olabilir. Bir süre Dersim yöresinde kalıp, daha sonra Trakyaya gitmiş olabilir. Vilayetnamede[24] Sarı Saltukun sık sık Hacı Bektaşı ziyaret ettiği anlatılmaktadır. Sarı Saltukun Malatyaya gelerek Battal Gazinin torunlarından Seyyid Aliyide ziyaret ettiği belirtilmektedir ki, Battalnâmelerde geçen At olayı (Aşkara binmesi) bu nedenden olabilir. Esas önemli neden bizce; Pavlikian halkının Malatya ile Balkan bağlantısının devam ettiğini, iletişimi ise Sarı Saltuk gibi dedelerin kurduğudur. Gerek Fırat Havzası ile Peri Çayı yöresi (Dersim) ve Balkan coğrafyasındaki Alevi ve Bektaşilerin ataları; Pavlikian ve Bogomillerdir. 1420lerdeki Şeyh Bedreddin hareketinin ana kaynağını yeni Müslüman olan Bogomil köylüler teşkil etmiştir. Günümüze gelirsek, Atatürkün laiklik esin kaynağı Makedonya Bektaşileri olmuştur. Balkanlardaki Alevilerle ilişkiler kesintisiz devam eder. Sarı Saltuktan sonra büyük bir Mürşid olan ve Battal Gaziyle aynı soydan gelen, Macaristanın Budin kentinde Gül Babanın irşadına ve günümüze kadar gelen tekkesine tarihsel olarak tanık olmaktayız. Yesiden Budine uzanan, aynı zamanda Malatya merkezli büyük bir Alevi hareketi görüyoruz. Alevi / Bektaşi olgusunu yaratan ve yönlendiren temel etken; Pavlikian ve Bogomil hareketleridir ki, Babai ve Bedreddin isyanlarının da dinamiklerini oluşturmuşlardır. Sonsöz Seyyid Hüseyin Gazi, Seyyid Battal Gazinin babasıdır, Kemal Gazi ise torunlarındandır. Kul Hüseyin Battal Gazi Destanında şöyle demektedir[25]: Kalktı Malatyadan huruç eyledi, Bin Hüseyn-i Gazi Seyyid Battal. Ben atamın kanını alırım dedi, Bin Hüseyn-i Gazi Seyyid Battal. Şemmas seyrde gördü idi düşünü, Dua kıldı Hakk onarsın işini, İndi kesti Muhribalın başını, Bin Hüseyn-i Gazi Seyyid Battal. Battal da haykırdı meydana geldi, Naranın sesi asumana erdi, Babikin gözünü oydu çıkardı, (Babik: Babek olacak.) Bin Hüseyn-i Gazi Seyyid Battal. Otuz altı arşın kadd ü kameti, (boyu bosu) Gören kafirler de alır heybeti, Tevabil Lalası Aşğardır atı, Bin Hüseyn-i Gazi Seyyid Battal. Hakk nazar kılmıştır Seyyid Gaziye, Kaf Dağında koparır tak bazıya Gör ki ne işledi Akabe cazuya Bin Hüseyn-i Gazi Seyyid Battal Hüseyinim eydür dileğim budur, Öğmüş de yaratmış ol gani kadir, Urumu İslama getiren odur, Bin Hüseyn-i Gazi Seyyid Battal. Seyyid Battal Gazinin tarihsel kişiliği ve kahramanlığı ile hayat hikâyesinden ziyade, Alevi ozanlarının dediklerine bir bakalım: Abdal Musa şöyle demektedir: Kim ne bilir bizi nice soydanız, Ne zerrece oddan,ne de sudanız. Bize meftun olan marifet söyler, Biz Horasan Ellerinden boydanız. 17. yüzyılda ise Dadaloğlu şöyle seslenir: Çıktık Horasandan sökün eyledik, Düşürdüler bizi tozlu yollara, Omuzda parlayan kargı cidalar, Aşırdılar bizi karlı dağlara..[26) www.alewiten.com, 1.1.2003 ********************** [1] İsmail Onarlı: Selçuklu Dönemi Sosyo-Ekonomik Yerleşim Birimi: Merzifonda Piri Baba Tekkesi I, II, III Cem 71-73 (1997-199. [2] İsmail Onarlı: Cemevlerinin Tarihsel Kökenleri ve Mimarı I, II, III, IV Cem 81-84 (199. [3] İsmail Onarlı: Rumi Hâce (Rumi Hoca) Dede Sultan Cem 114 (2001); Yol 14: 46-49. [4] İsmail Onarlı: Ali Pir Civan Ocağı Karacaahmet Sultan 68 (2001); Yol 13: 60-65. [5] İsmail Onarlı: Koyun Baba Gönüllerin Sesi Karacaahmet Sultan 60 (1999): 26-29. [6] İsmail Onarlı: Merzifonda Piri Baba Tekkesi - III Cem 73 (199: 43. [7] Burhan Oğuz: Türkiye Halkının Kültür Kökenleri Cilt 2, İstanbul 1980. [8] Baki Öz: Dünyada ve Türkiyede Alevi-Bektaşi Dergâhları. İstanbul 2001: 79 - 96. [9] Baki Öz: Seyyid Battal Gazi Cem 106 (2000): 52-53; Battal Gazinin Söylencesi, Kimliği ve Edebiyattaki Yeri Cem 107 (2000-2001): 13-16. [10] Murat Küçük: Roma döneminden Bektaşilere uzanan görkemli tarih Seyyid Battal Gazi Cem 103 (2000): 28-32. Murat Küçük: Babailikten Bektaşiliğe Şüceattin Veli Cem 104 (2000): 14-19. [11] Yağmur Say: Seyyid Battal Gazi Alevilik Araştırmaları 1 (1999): 45-83; Yağmur Say: Seyyid Battal Gazi Külliyesinin Son Postnişini Hakkı Dede İle; Külliye, Battal Gazi, Alevilik-Bektaşilik ve Atatürk Türkiyesi Üzerine Bir Söyleşi Yol 1 (1999): 73-83.. [12] Hasan Köksal: Battalnamelerde Tip ve Motif Yapısı. Ankara 1984: 8. [13] Mevlüt Oğuz: Malatya Tarihi. İstanbul 1985: 34. [14] Mevlüt Oğuz: Malatya'lı Meşhurlar. İstanbul 1993: 13-19. [15] Hasan Köksal: age. s. 47 [16] İsmail Kaygusuz: Alevilik İnanç, Kültür, Siyaset Tarihi 1. Cilt, İstanbul 1995: 48. [17] Haz. Bedri Noyan (Dedebaba): Veli Baba Menakıbnamesi. İstanbul 1995. [18] Hasan Köksal: age. s. 39 ve 46; Kaygusuz: age. s. 49-53. [19] Mustafa Karatürk: İki Cihan Haznedarı Seyyid Vel Baba Sultan ve Türbesi. Ankara. [20] Mustafa Karatürk: age., s. 8. [21] Zekeriya Kitapçı: Ortadoğuda Türk Askeri Varlığının İlk Zuhuru. İstanbul 1987: 22, 45-45. [22] Georg Ostrogorski: Bizans Devleti Tarihi. Çev. F. Işıtan. 4. Basım, Ankara l995: 195. [23] Cahit Öztelli: Seyyid Battal Gazinin Atı Aşkar Üzerine Folklora Doğru, Şubat l970 sayısından aktaran Köksal: age. s. 136. [24] Hacı Bektaş Veli: Vilayetname, Haz. Esat Korkmaz, İstanbul, s. 89-92. [25] İsmail Kaygusuz: age. s.45-46. [26] Nejat Birdoğan: Anadolunun Gizli Kültürü Alevilik. Hamburg 1990: 111 ve 409-410; Nejat Birdoğan: Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi. İstanbul 1992; Honigman: Bizans Devletinin Doğu Sınırı. Çev. F.Işıtan. İstanbul 1970; V. Barthold: Moğol İstilasına Kadar Türkistan. Haz. Hakkı Dursun Yıldız, Ankara 1990; Wilhelm Barthold: Türklerde ve Moğollarda Defin Merasimi Meselesine Dair. Çev. Abdülkadir İnan, Ankara 1947; W. Bartholt: İslam Medeniyeti Tarihi. Düz. Fuat Köprülü.Ankara 1977; W. Barthold: Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler. İstanbul 1927, 2.Bas. 1975; Greory Abûl-Farac (Bar Hebraeus): Abûl-Farac Tarihi. Cilt: I - II, Çev. Ömer Rıza Doğrul, Ankara 1987, 2.Bas. İsmail ONARLI |
Bütün konular: 22
Bütün postalar: 25
Bütün kullanıcılar: 41
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse